İnsanoğlu ve hafıza ilişkisi her zaman çok dikkatimi çekmiştir. Hafıza genelde öğrenilme ve kontrol edilebilme yöntemine göre ikiye ayrılır.
1. Bilince bağlı hafıza
2. Bilinç altına bağlı hafıza
İkisinin de farklı veri kaydetme metotları ve bunları geri çağırma yolları vardır. Bilince bağlı hafıza, bizim kendi isteğimizle dışarıdan bir takım verileri (ders, adres, telefon ya da görsel, işitsel, kokusal) bilgileri gerektiğinde kullanılmak üzere kaydedebilmemize olanak sağlar. Fakat bu hafıza türü tamamen bilinç kontrolüne bağlı olduğunda travmaya bağlı hafıza kayıplarında genelde bir süreliğine ya da temelli kaybolurlar. Bilinç altına bağlı hafıza, ise daha kaotiktir.
Emosyonel hafıza olarak ta adlandırabileceğimiz bu hafıza türü, tahmin ettiğiniz gibi duyularımızdan gelen bir takım aşırı ya da ilginç uyaranlardan dolayı Amygdala ve Hipocampus vasıtasıyla beyne iletilen verilerle oluşan bir çeşit gizli kaotik bilgi yığınıdır. (Bu bilgi yığınını Orhan Pamuk’un Kara Kitap adlı romanındaki apartman boşluğu benzetmesinden de somut olarak görebilirsiniz.) Bu nokta da öğrenme güçlüğü ya da otizm (ve ASD) içinde yer alan hastalar için alternatif bir eğitim/öğretim metodu geliştirilebilir mi sorusuna değinmek gerekir. Otizm spektrumunun bir ucundaki bir grup hasta yani limbik sistem aktivitesinin yüksek olduğu klinik olarak da tespit edilebilen uç, (Cortex Seviyesi) bilince ya da nörolojik defektlere bağlı olarak bastırılmış durumdadır ve bireyler genelde iç güdü ve kendini koruma mekanizmalarıyla hayatına devam etmeye çalışır. Bu noktada bireyin direkt bilinci odaklı bütün eğitim/öğretim metotları bir duvara çarpar gibi etkisiz olurlar. Bilinç altı ne kadar bir karmaşa yığını olsa da , doğa da ve dolayısıyla bizim sistemimiz de hiç bir şey tamamen düzensiz değildir. Fizikte de benzeri şekilde karmaşık cisimlerin hacimlerini/alanlarını/çevrelerini hesaplama yöntemiyle bu karmaşık alana yaklaşabilir ve sınırları bulunabilir. Dolayısıyla bilinçle % 100 bağlantılı olmasa da bilincin yönlendirilmesiyle hafızayı daha aktif kullanılır hale getirebilme ihtimalimizi sorgulamak gerekir. Öncelikle şunu belirtmekte fayda var ki, bilinç altında ki bilgiler ne kadar bilinç tarafından kullanılırsa onlar da artık bir çeşit bilince bağlı bilgi durumuna geçerler. Burada amaçlanan durum ise sadece diğer bireylerin bilinçaltı hafızasına, sizin bilincinizi kullanarak anlamlı ve gerektiğinde kolay çağrılabilecek şekilde bilgiler depolamanızdır. Bu nokta da en ilkel ve en basit duyumuz koku almadan yola çıkılabilir ve primer refleks mekanizmalarına bağlı öğrenme formları uygulanabilir. Çalışmada tiksindirici, güzel ve gündelik kokular eşliğinde ödüllendirme mekanizması kullanılarak etkili bir eğitim metodu ve bireyin kendi kişisel ilerlemesi sağlanabilir.
Kompansasyon Aktivasyon Metodu Uygulama ve Dayanaklar
Y.N.ALTIN
‘ Konuşma yeteneği doğuştandır.’ Noam Chomsky
İnsanın en kuvvetli iç güdüsü, hayatta kalmaktır.
İnsanın en kuvvetli ihtiyacı, kendisinden daha büyük bir güç karşısında güvende olmaktır.
Her insan, çevreyle ilişkisini bir kod yardımıyla kurar. Otizmlinin içe dönüklüğü, çevreye karşı bir ifade biçimi olarak beden dilinde yansıttığı sakınımlı bir koddur. Çünkü: ‘iletişimin imkansızlığı imkansızdır’(78). Bu sakınımlı kod, otizmlinin iletişim formudur.Sükunet hali, sakınımlı kodun sınırlarını çizer. Bu durumu, öğrenme motivasyonu veya düzenli öğrenme stimulusunu baz alan, uygulanmakta olan eğitici öğrenme metotlarıyla kırmak mümkün değildir. Tam da bu noktada, birbirinin tamamıyla zıddı, iki kutup söz konusudur: korku ve güvenlik.
Korku oluşumunun bedensel temelleri, beş farklı aspektle açıklanır:
1. Genetik bir biçimde tehditlere karşı hazır olma (doğuştan ürkme ve korku reaksiyonları)
2. nöroanatomik nedenler (beyin yapıları)
3. biyokimyasal nedenler (nörotransmitter etkileri)
4. metabolik nedenler (metabolizma değişiklikleri)
5. nöroendokrinolojik nedenler (vegatativ sinir sistemindeki hormonal değişiklikler)” (79)
Seligman’ın Preparedness teorisi (davranış formlarının biyolojik olarak hazır olması) belirli şartlanmalar karşısında türe özgü farklı öğrenme biçimlerinin olduğunu ve bunların biyolojik-evolusyoner bir öncül formlarının bulunduğunu, yani klasik şartlanmadaki tüm dürtü reaksiyon mekanizmalarının hemen ve hızla öğrenilemeyeceğini iddia eder. Bu belirli korkuların diğerlerinden daha önce var olduğu anlamına gelmektedir.
Öncül fobilerin ve şartlandırılmış korku durumlarının distinktiv özellikleri:
1. Belirli durumlarda seçici bağlantı
2. Yüksek söndürme direnci. Evolusyoner öncül fobiler tekrarlanmaması halinde yok olan şartlandırılmış korku reaksiyonlarından çok daha kuvvetlidirler, zor söndürülürler.
3. Çok hızlı şartlanma. Öncül bir fobiyi aktive etmek için, tek bir travmatik olay yeterlidir. Laboratuar ortamındaki şartlandırma deneylerinde ise daima pek çok uyarı gerekmektedir.
4. İrrasyonalite. Objenin tehlikesizliği yönündeki enformasyona inandırma çabaları, öncül fobilerde korkunun azalması yönünde etki yapmaz.
Limbik sistem duyguların merkezidir (korku, agresyon, öfke, kızgınlık, hüzün, iğrenme, sexuel uyarılma). İç organların ve hormonal fonksiyonların vegetativ innervasyonunu regüle eder.Hafızaya kaydetme, motivasyon ve öğrenme süreçlerinde önemlidir-
Limbik seviyesinde (ölüm/yaşam)
Limbik sistem, belli durum, olay ve kararları düzenleyen değerlendirme ödül sisteminin bir aşaması şeklinde çalışır. Korku durumları, limbik sistemin özel bölümleri aracılığıyla olduğu gibi, mediobasal temporal loblar ve hipokampus ile amigdala aracılığıyla da açıklanır.
Limbik sistem, öncül korku, dikkat konsantrasyon sekresyonunu sağlayan nöronlar içerir, bunlar kaçınma davranışlarını oluşturur ve ödül sistemlerini uyarırlar. Bu depominerjik nöronların aktivasyonu, opioidergen GABA-ergen ve diğer nöronların etkiler.
Direkt etkilenmenin yanı sıra, limbik sistemin bir bölümü, amigdala ve indirekt olarak kortex uyarılır, böylece uyanıklık, dikkat ve kortex’in uyarılma seviyesi tetiklenir. Beyin kökündeki dört uyarıcı sistem, yeni ve anlamlı uyaranlarla tüm lobus frontalis bölgesini, dolayısıyla içindeki söz konusu akson-son düğümlerini ve bunlardan nörotransmitter (asetilkolin, noradrenalin, dopamin veya seratonin) salgılanmasını aktive ederler.
Nörotransmitter asetilkolin, basalganglion için çok önemlidir. Tehlike esnasında tüm kortex’e asetilkolin salgılayan amigdala ve basalganglionlar uyarılır.
Uyanıklık halinde, hem kolinerjik sistem (asetilkolin), hem de aminerjik sisten (noradrenalin, dopamin, seratonin) eşdeğerde aktivdir. Non-REM uykusunda her iki sistemde de aktivite azalır. REM (80) uykusunda, aminerjik sistemin aktivitesi hızla azalır, kolinerjik sistem ise uyanıklık halinde aktivitesini muhafaza eder. Kolinerjik sistem, öğrenme yeteneği ile ilişkilendirilmektedir. (81)
Aktivasyon Uygulamaları
Metodumuzun aktivasyon fazı, korku ve güvenlik arasındaki noktaya yerleşmektedir. Otizmlinin güvenlik bariyerleri tehdit altında olduğunda, bu korku durumunu, terapist bizzat kompanse etmektedir. Böylece, mükemmel bir biçimde düzenlenmiş otorite-güven ilişkisi kurulmaktadır. Klinik çalışmada tam da bu noktada, defans ve ret mekanizmaları çözülmekte ve doğuştan olan konuşma kabiliyeti (kompetans) ortaya çıkmaktadır. Bu arada tüm nörotransmitter mekanizmaları stimule olduğundan sistem, bu dönüşüm basamağı irreversibl olacak biçimde, öncül korku durumuna geri atlar. Bu uygulama aynı zamanda, otizmlinin beden dili ve konuşmada yansıttığı iç dünyasını dışarıya doğru çevirmeyi öngörür. Daha sonra, beden dilinin yeni ruh durumuyla uygun hale getirilmesi ve bunun kalıcılığına fokuslanır.
Aktivasyon çalışmaları esnasında, dört çocuğun sınırlarını koruyabilmek için, doğrudan doğruya REM uykusuna geçtikleri gözlenmiştir.
Bağlantı Aracı Olarak Linguistik
Güven ilişkisi kurulması esnasında, konuşma atkını bir zorunluluk olarak ortaya koyan, bir bu-pass kod kullanılır. Bu irreversibl anı izleyerek, doğuştan konuşma yeteneği, linguistik (dil bilimi) ve onun corpus’u “dil” yardımı ile aktive edilir.Dil burada araç olarak yalnızca konuşma performansını iyileştirmeye ve böylece iletişim yeteneğini ve isteğini arttırmaya yarar.Burada, korpus (gövde) dil ile kastedilen yalnızca doğal bir dil değil, verbal, nonverbal ve paraverbal bir kod olarak çok yönlü, variabl bir dildir. Kod kavramı, biyosemiotikten informatiğe kadar pek çok zıt alanı da içine alan çok geniş bir spektrum arz etmektedir. Kodun bu çok yüksek variabilitesi, çalışmamızda kullanmamıza olanak sağlamaktadır.
78.Bkz: Watzlawick P.,Beavin,J.H.,Jackson,D.D.(2000):Menschliche Kommunikation,Formen,Störungen,Paradoxien.Huber, Bern.
79.Bkz:Morschitzky H.(2004): Angststörungen. Diagnostik, Konzepte, Therapie, Selbsthilfe. Springer,Wien.
80. Rapid Eye Movement
81.Bkz:http://brain.exp.univie.ac.at/yunterlagen/ss_2pdf
Snyder,solomon H.(1990):Chemie der Psyche:Drogenwirkungem im Gehirn.[Aus d. Amerikan. Übers. Von Ingrid Horn]. -3.Aufl.-Heidelberg:Spektrum-d.-Wiss.-Verl.-Ges. Gilman,A.G.,Goodman,L.S.,Gilman,A.(1980):The Pharmalogical Basis of Therapeutics. New York
Kaynak: AUTISMUS. Die Kompensations-Aktivierungsmethode Zur Behandlung von Srach-und Kommunikationsstörungen – Med.Dt.Dr. Neşe BALCI ALTIN – Behiye AKKAYA (Otizm- Kompansasyon ve Aktivasyon Met